AIDS Nedir? (HIV) Testleri, Belirtileri, Korunma ve Tedavisi
AIDS HASTALIĞI NEDİR? HIV VİRÜSÜ NASIL BULAŞIR? BELİRTİLERİ, BULAŞMA YOLLARI, BELİRTİLERİ, HİV TESTLERİ, KORUNMA YÖNTEMLERİ VE TEDAVİSİ
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Cinsel Danışmanlık Hattı ve internet sitemizdeki soru-cevap bölümüne son zamanlarda gelen başvuruların büyük bir kısmını AIDS hastalığı ve HIV virüsü ile ilgili sorular oluşturuyor. Bu da, bu hastalıkla ilgili ülkemiz insanının bilgilerinin oldukça yetersiz, kulaktan dolma ve yanlış olduğunu ortaya koyuyor.
Genellikle yaşanan riskli bir ilişki sonrası AIDS olma korkusuyla panik halinde başlayan internet araştırmaları, bilgi kirliliği nedeniyle her şeyi daha da karmaşıklaştırarak paniğin sürmesine neden olabilir. Şüpheli bir ilişki yaşamadan önce sorulması gereken soruların ilişkiden sonra sorulmasının bedeli ise bazen çok ağır olabilir. Bu nedenle ben de A’dan Z’ye AIDS ve HIV virüsünden bahsetme gereğini duydum.
EN SIK SORULAN SORULAR
Danışmanlık hatlarımıza AIDS ile ilgili en sık sorulan sorulara göz atacak olursak bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Yabancı biriyle ilişkiye girdim, AIDS olup olmadığımı nasıl anlarım?
- İlişkiye girerken prezervatif taktım, yine de bulaşmış mıdır?
- Hastalık belirtileri nelerdir? Ağzımda yara var, ishal oldum, eklemlerim ağrıyor vs. bundan olabilir mi?
- Ne zaman test yaptırmalıyım? Hangi testleri yaptırabilirim? Bu testler ne kadar güvenli?
- El sıktım, öpüştüm, oral seks yaptık, hastalık bunlarla bana bulaşır mı?
- 7-8 kere farklı testler yaptırdım, hepsi negatif çıktı. Testlerde bir hata olabilir mi? Bir daha yaptırmam gerekir mi?
- İlişkiden sonra cinsel organımı sabunlu suyla yıkadım, korunmuş sayılır mıyım?
AİDS NEDİR? HİV NEDİR?
Öncelikle bu hastalığın bilimsel tanımına bakmak gerekir. AIDS (Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu ) henüz tedavisi olmayan bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalığa neden olan da HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) olarak adlandırılan bir virüstür. Tedavi olanaklarından yararlanılmadığı durumlarda zamanla zayıflayıp savunmasız hale gelen kişilerde hastalığın yıkıcı etkileri artarak ölüme götürür. Her HIV taşıyıcısı AIDS hastalığı belirtilerini göstermeyebilir. Bir başka deyişle HIV enfeksiyonu, etken virüsün etkisiyle bağışıklık sisteminin giderek baskılandığı kronik bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu hastalığın belirtileri hastalığın evrelerine göre hafiften ağıra doğru değişiklikler gösterebilir. HIV vücuda girdiğinde, mikroplara karşı koyma yeteneğini sağlayan bağışıklık sistemi çöker, çeşitli mikroplar (bakteri, mantar, virüs, protozon) deri, solunum, sindirim, merkez sinir sistemi gibi muhtelif doku ve organlara yerleşip hastalıklar oluşturur. HIV taşıyıcısı olmayan kişilerin kolaylıkla atlattığı, iyileştiği hastalıklar bu virüsü taşıyan kişiler için son derece tehlikeli ve ölümcül olabilir. Ayrıca vücutta bazı kanserler gelişebilir.
HIV VİRÜSÜ NASIL BULAŞIR?
Genellikle, HIV taşıyıcısı birinden yapılan kontrolsüz kan nakli, korunmasız cinsel ilişki ve anneden bebeğe gebelik esnasında ya da emzirme yoluyla olmak üzere 3 yolla bulaşır.
Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, kesici ve delici aletler (jilet, makas), dövme aletleri ve akupunktur iğneleri ile de bulaşabilir. Damar içi uyuşturucu kullananların paylaştıkları HIV bulaşmış iğne, enjektör ve uyuşturucu madde eritilen kaşık gibi ortak kullanılan nesnelerde bulaşmaya neden olabilir.
HIV’li erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların ve adet kanının penise, vajinaya ve ağıza teması ile veya HIV’li organ, doku ve sperm nakli ile de bulaşma olabilir.
HIV, kanda bulunduğu gibi erkeğin sperm sıvısında, kadının vajina salgısında da bulunur. Cinsel ilişki sırasında vajina, penis, anüs mukozasından veya ağızdaki zedelenmiş doku veya çatlaklardan vücuda girerek erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına bulaşabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar yalnızca AIDS ile de sınırlı değildir. Bunlar arasında bel soğukluğu, frengi (sifiliz), yumuşak Çıban (Şankroid), Klamidya Tricomatis, Tricomonas Vaginalis, üreme organlarında uçuklar (Herpes Simpleks Virüs), İnsan Papillom Virüs, bulaşıcı sarılık (Hepatit-B Virüsü) en sık rastlananlardır.
HIV VİRÜSÜNÜN BULAŞMADIĞI DURUMLAR
HIV günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz. HIV sağlam deriden geçemez. Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı bulaşmasıyla geçmez.
El sıkma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, masum öpüşme, yiyecekler, içecekler, aynı çatal, kaşık, bardak, tabak, telefonu kullanma ile bulaşmaz.
Tuvalet, duş, çeşme musluğu, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam gibi ortak kullanım alanları tehlikeli değildir.
Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, hayvan ısırması bulaşmaya neden olmaz.
AİDS HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
HIV bulaştıktan sonra, kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AIDS hastalığı belirtileri 5-10 yıl, belki de daha sonra ortaya çıkar. HIV ile enfekte olmuş kişi, bu sürede sağlıklı görünüştedir. Kendisi hastalık belirtilerini göstermese de gerekli önlemleri almazsa başkalarına bulaştırabilir. HIV, bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere, özellikle CD4T kan hücrelerine yerleşerek çoğalır. Zarar gören CD4T hücreleri giderek azalırlar ve bunun sonucu olarak vücudun bağışıklık sistemi yıkıma uğrar. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir (uçuk, zona, pamukçuk, tüberküloz, akciğer enfeksiyonu) ve iyileşmez.
Lenf bezlerinde büyümeler, halsizlik, iştahsızlık, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük, ağız ve cinsel organlarda uzun süreli yaralar gibi belirtiler ortaya çıkar. AIDS hastalığının kendine özgü bir belirtisi yoktur. Daha çok bir çok hastalık belirtisinin bir toplamıdır. Kişide bu belirtilerden ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülmelidir. Kaposi sarkomu, bazı lenfomalar, beyin, akciğer ve göz iltihapları da HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. AIDS hastasının “ANTİ HIV” testi pozitiftir.
AİDS HASTALIĞI NASIL ANLAŞILIR, HANGİ TESTLER UYGULANIR?
HIV, bulaştığı ettiği vücutta, çeşitli hücre ve dokulara yerleşir. HIV enfeksiyonlu kişi yaşamının sonunda dek “HIV taşıyıcısı” olarak kalır. HIV taşıyan kişiye “HIV Pozitif” veya “HIV Enfekte” denir. Bunu belirtmek için “ANTİ-HIV (ELISA)” testi yapılır. HIV’e karşı vücutta 2-3 ayda antikorlar oluşur. Bu antikorlar kan serumunda ANTİ-HIV testi ile saptanır. Testin sonucu pozitif ise (seropozitif) bu kişi HIV virüsünü taşıyor demektir. Bu testler son derece dikkatli yapılır ve sonuçlarına güvenmek gerekir.
HIV testi yöntemleri, virüsü saptama hassasiyeti ve vücuda giriş zamanına göre değişiklik gösterir.
HIV virüsünün bir kişiye bulaşmasından hemen sonra, birçok laboratuvarda kullanılan ELISA testleriyle virüsün bulaşıp bulaşmadığı anlaşılamamaktadır. ELISA testleri tarama amaçlıdır ve HIV’e karşı vücutta oluşan antikorların varlığını araştırmaktadır. Bu antikorlar, vücutta virüsün şüpheli ilişkiyle girişinden itibaren 4 haftadan sonra ortaya çıkmakla birlikte, birçok laboratuvarda kullanılan yöntemlerle genelde ancak 1,5-3 ay sonra tespit edilebilmektedirler. ELISA yani Anti-HIV testlerinin, 4 haftadan önce sonuç verebilmeleri ise oldukça zordur.
AIDS HASTALIĞINDAN NASIL KORUNULUR?
AIDS’ten korunmak için oldukça etkin yöntemler saptanmıştır. Bunları sıralamak gerekirse:
1- Kontrolsüz AIDS testi yapılmamış kan nakli ve HIV’li kana bulaşmış aletlerin kullanılmasına izin vermeyin
2- Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, jilet, makas, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, akupunktur iğnelerini kesinlikle kullanmayın, kullanılmasına izin vermeyin. Böyle işlemlerde araç-gereçleri bir kez kullanan, kullandıktan sonra dezenfekte eden hijyene önem veren yerleri seçin.
2- Önlem almadan iyi tanımadığınız kişilerle cinsel ilişkiye girmeyin. AIDS hastalığı her türlü cinsel ilişki ile bulaşır. Güvenli cinsel yaşam kurallarına uyarak cinsel yolla bulaşmadan korunmak mümkündür. Cinsel ilişkide koruyucu kılıf, yani prezervatif kullanın. Kurduğunuz ilişki güvenli görünse bile, emin olmadığınız sürece prezervatif kullanımını ihmal etmeyin. HIV enfekte kişi kendisini ve cinsel eşini korumak için her türlü cinsel ilişkisinde prezervatif kullanılmalıdır.
3- Tek gecelik ilişkiler, paralı ilişkiler, partner sayısının fazlalığı gibi HIV’in bulaşma riskini arttıran faktörleri azaltın.
4- Cinsel yolla size bulaşan bir hastalığınız varsa sorumlu davranın, güvencesiz ilişki ile hastalığın başkasına bulaşacağını ve HIV’in size bulaşma olasılığının artacağını unutmayın.
5- Alkol ve uyuşturucular doğru ve sağlıklı düşünmeyi engelleyerek, cinsel ilişki sırasında olumsuz davranışlara neden olabilir. Böyle ortamlarda kontrolü kaybedecek kadar alkol almayın.
6- HIV dış ortama dayanıklı bir virüs değildir. Bu nedenle havayla temastan yaklaşık yarım saat sonra ve kurumuş kanda etkisini yitirir. Bunu aklınızda bulundurun.
7- HIV bulaşan eşyalar ve tıbbi malzemeler (kan, sperm, vajina salgısı) birkaç dakika kaynatılarak ya da 60 derecede 30 dakika ısıtılarak HIV’den arındırılabilir.
8- Sulandırılmış çamaşır suyu, temas ettiği HIV’i virüsünü 30 dakika içince öldürür.
9- İlişkiden hemen sonra ve yaralı bir bölgeyle temas edildiğinde su veya sabunla iyice yıkamak bütün mikroplar gibi HIV’i de deriden uzaklaştırmaya yardımcı olur. Bu yanlış anlaşılmamalıdır, kesin koruma sağlamaz. Yalnızca önleyici olabilir. Yara yıkandıktan sonra derinin alkol ile temizlenmesi uygun olur. Ardından tentürdiyot veya betadin gibi bir antiseptik uygulanmalıdır.
RİSKLİ İLİŞKİLERİN HASTALIK DIŞINDA OLUMSUZ PSİKO-SOSYAL ETKİLERİ
Özellikle kaygılı bir kişilik yapısına sahip olan kişilerin böyle bir ilişki sonrası çöküntü ve depresyon belirtileri gösterdikleri saptanmıştır. Evli insanlarda çoğu kez gizli yaşanan ve açıklanamayan kaçamakların, evlilikte boşanmaya kadar giden ağır güven sorunlarına yol açtığı gözlemlenmiştir. Ayrıca olumsuz duygularla sonuçlanan böylesine bir cinsel deneyimin, cinsel yaşam üzerinde de kalıcı etkileri olabilmektedir. Cinsellik algısı bozularak, sevişme ve seks, keyifli ve güzel bir eylem olmaktan çıkıp kaçınılan, korkulan riskli bir eyleme dönüşmekte cinsellikten uzaklaşılmakta, özgüven kayıplarına yol açabilmektedir. Bu nedenle bireylerin bu travmatik sürecin sonunda mutlaka bir ruh sağlığı profesyonelinden destek alması oldukça önemlidir.