Sağlıklı Bir Cinsel Yaşamın Formülü Var mı?
‘’Sorunsuz, mutlu bir cinsel yaşam nasıl olur? Cinsel hazzı arttırmak mümkün mü? Monotonlaşan cinsel hayatımızı renklendirebilir miyiz?” Bu sorulara “Bazı koşullar yerine getirildiği ve doğru şetler yapıldığı sürece evet” yanıtını verebiliriz.
Mutlu bir cinselliğin önündeki en büyük engel, cinselliği penis-vajina birlikteliğine indirgemektir. Çiftlerin cinselliğe bakış açısı, tutum ve davranışları başarıyı veya başarısızlığı belirler. Sanılanın aksine cinsellik yatakla sınırlandırılamayacak kadar uzun ve çok boyutlu bir süreçtir. Rahatlamış ve gevmemiş bir şekilde duyulara odaklanarak haz alıp haz verme sanatı olarak da tanımladığımız sağlıklı cinsellik için, bazı koşulların bir araya gelmesi gerekir. Sağlıklı bir beden ve ruh bütünlüğü, güvenli bir ortam, uygun zaman, uygun partner, yeterli uyarı ve tutkulu bir ilişki, gibi kriterler bunlardan bazılarıdır.
Daha az cinsel sorun yaşamak, daha keyifli ve doyumlu bir cinsel hayata sahip olmak için bazı önerileri şöyle sıralayabiliriz.
1-Sevişmeye giyinik iken başlayın. İyi bir cinsel ilişkinin hazırlığı ve duygu yoğunlaşması, yatağa girmeden başlar. Çünkü cinsel istek bedende değil zihinde başlar. Kimi zaman küçük bir jest, sevgi sözcükleri ile yazılmış bir mesaj veya sıcak bir bakış, gülümseme yeterli olabilir. Çiftlerin birbirini hissedebilmeleri bu küçük jestler oldukça önemlidir.
2-Seks yaşamını vücudun olağan bir fonksiyonu olarak görün: Cinsellik hayatta ayrı bir yeri olan, kendine özgü bir olgu değildir. Genellikle kişiler sekse sıra dışı anlamlar yükleyerek, onu kutsal veya özel olarak algılar. Oysa cinsellik yaşamın gerçek değerlerinden biridir. Kişinin yaradılışının, davranışlarının ve karakterinin bir parçası olan cinsellik, bu boyutuyla ilişkileri de etkilemektedir. Böyle durumlarda yapılması gereken, sekse odaklanmak ve yaşanılan ilişkilerde cinselliğin kalitesini arttıracak yöntemler aramaktır.
3-Bazen biraz bencil olun, kendinizi düşünmekten korkmayın: Cinsellikte “Önce O” diye bir kavram yoktur. Düşünce ve tavırlar bazen “Önce ben” olarak değiştirilebilir. Çünkü taraflar anın ve hazzın tadını çıkarmak için ne kadar kendine konsantre olursa, ortaya çıkacak olan haz o kadar artar. Yani temel prensip, “Herkes kendi hazzından sorumludur” olmalıdır.
4-Partnerinizle yalnız kalma fırsatı yaratın: Çiftler birbirlerine yeterince vakit ayıramamaktan, birlikte yalnız kalamamaktan şikayet ederler. Bu nedenle de cinsel yaşamlarında sorunlar belirir. Günlük hayatın stresi, iş yorgunluğu, çocukların ödevleri, aile ziyaretleri, arkadaş ilişkileri derken çiftler birbirlerini ihmal edebilirler. İlişki süresi uzadıkça cinsellik de yapılacaklar listesinin sonlarına iner. Tehlike çanları çalmadan, çiftlerin birbirlerine vakit ayırmaları gerekir. Bunu, durumu kurtarmak için değil, ilişkiye hak ettiği önemi ve özeni göstermek için yapmalıdır.
5-Yatak odasında yeniliklere açık olun: Cinselliğin en büyük düşmanı alışkanlık ve rutindir. Doğası gereği duygularla ve heyecanla beslenmesi gerekir, değişiklik ister. Zamanla sıkıcı olan cinsellik de sonunda çiftler için sorun yumağı haline gelir. Bu halden kurtulmak için, değişik zamanlarda, evin farklı yerlerinde ya da otel gibi farklı mekanlarda birlikte olmanın yolları aranmalıdır. Sürekli tekrarlar, sonunda monotonluğu doğurur. Cinsel yaşamına canlılık getirmek isteyenler için vazgeçilmez olan, önce tekrardan vazgeçmektir.
6-Fanteziler kurup partnerinizle paylaşın: Zararsız fanteziler, her iki tarafında kabul etmesi halinde cinselliği renklendirmenin en güzel yöntemlerinden biridir. Bu teknik cinsel terapi süreçlerinde de kullanılır. Zihindeki fantezi çalışmaları ile çiftlerin hayal gücünü kullanmalarını sağlar. Fanteziler hayallerle sınırlıdır, gerçekleştirilmek zorunda değildir. Cinsellik de sınırsız bir hayal gücü ile beslenir.
7-Kavgalıyken sevişmeyin, barışma seksi yapmayın: Bazı çiftlerde, eşler bir kavga sonrasında, barışmak için birbirlerine bedenlerini sunmak zorunda hissedebilirler. Bu durum duyguların düşüncelerin, korkuların ve beklentilerin ifade edilmesini engellerler, bazı şeyler yarım kalır. Oysa çatışmaları sonlandırmanın çaresi cinsellik değildir. Çiftler önce duygularını, beklentilerini ve hayal kırıklıklarını birbirleri ile paylaşmalı. Taleplerini dile getirerek ve karşılıklı konuşarak çatışma sebeplerini anlamalı ve gerçek çözüm yollarını keşfetmelidirler. Zaten cinsellik bu sürecin sonundan kendiliğinden gelecektir. Seks, barışmak için yapılan bir görevden ziyade, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır.
8-En büyük cinsel organ beyindir: Duygulardan uzak, yalnızca sevişmenin, mekanik yollarla yapılan uyarmanın çabuk ve yüksek hazzı beraberinde getireceğine yönelik inanış doğru değildir. Bilinenin aksine vücudun haz merkezi cinsel organlar değil beyindir. Beyin, koku, ses, dokunuş veya erotik bir cümle ile aldığı küçük duyumları tahrik unsuru olarak bedene iletir. Beyine hitap etmeyen söz veya davranış cinsel doyum için yeterli değildir.
9-Paylaşılan duygular yakınlaştırır: İlişkilerdeki temel sorunların başında iletişimsizlik gelir. Bu durum elbette cinselliği de etkiler. Kadın ya da erkek genelde ayıp, günah ve yasak üçgeni içinde, ne istediğini, ne hissettiğini açıkça söylemekten çekinir. Cinsel ilişki esnasında konuşmamak gibi meşhur bir yanlış inanış vardır. Oysa duyguları konuşmak, ilişki anında duyulan hazzı kelimelerle paylaşmak her zaman erotik bir olgudur.
10-Sonuç sürpriz olabilir: Seks görev olarak başlasa da bir zararı yoktur. Yapılan araştırmalar, görev olsun diye cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğunun, bu aktiviteyi büyük zevk alarak noktalayabildiğini ortaya koyuyor. İstenmese de seks yapılabilir ve sonucu çok keyifli olabilir. Bazen sevişmek, okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak uyumaya çalışmak da seks yapmaktır.