Terapistin kendisini koruması gereken tuzaklar
Kemal Özcan, Psikolog, Evlilik ve çift terapisti, Cinsel terapist
1-Koalisyon kurmak.Terapist tarafsızlığı korumalıdır. Çiftlerde beni tedavi etme ama bizi tedavi et isteği vardır. Terapide; özellikle mağdur olduğuna inanan taraf terapistin ona hak vermesini, birlikte diğer eşi değişime zorlamasını ister. Burada terapist dikkatli olmalı koalisyondan yada koalisyon olduğunu düşündürecek her türlü davranıştan kaçınmalıdır.
2-Çiftçi çok hızlı bir şekilde değiştirmeye çalışmak. Bu çiftin istikrarını bozabilir.’’ Eğer çift uzun süredir beraberse onları bir arada tutan bir şeyler vardır bunu anlamak gerekir.’’ Terapiye gelen çift her ne kadar sürekli kavga ediyor, hatta ayrılmaktan bahsediyor olsa bile, (eğer herşeyi denedik demek ve vicdanı rahatlatmak gibi gizli bir gündem yoksa) orada; onları hala bir arada tutan ve terapiye gelerek bir çözüm aramaya iten bir şeyler vardır. Hızlı bir değişimin yaratacağı boşluk çiftin dengesini ve süreci bozabilir.
3-Hazır olmadan onların sorularına cevap vermek. Bazen danışanlardan biri daha ilk görüşmede, hiç beklemediğiniz bir anda “siz olsanız ne yapardınız, kafam çok karıştı ne yapmam gerekiyor, ondan ayrılmalımıyım, iyileşecekmiyim, ” gibi sorular sorabilir. Çifte henüz bu soruya cevap verecek kadar onları tanımadığınız esas olanın tanı değil süreç olduğu, bu soruların cevabının ilerleyen görüşmelerde bulunacağı söylenir.
4-Sorunun ve hedeflerin ne olduğunu bilmeden ilerlemeye çalışmak. Eğer terapi ilerlemiyorsa gözden kaçan, farkına varılmayan, yolunda gıtmeyen bir şeyler vardır, terapistin kafasındaki yol haritası (hipotez ve terapi planı) araziye uymamıştır. Burada aşağıdaki olası problemlere dikkat edilmelidir:
-bağımsızlık arzusu, gizli gündemler
-aile içi fiziksel yada psikolojik şiddet
-eşlerden birinde ciddi bir patoloji, alkol yada madde bağımlılığı, cinsel işlev yada yönelim bozukluğu
-evlilik dışı ilişki, aldatma
5-Çiftlerin soyut konuşmalar yapmasına izin vermek .Bazı danışanlar savunma mekanizması olarak kelimelerin arkasına saklanabilirler. Tüm bir seansı, oraya gelirken trafikte karşılaştıkları zorluklardan, çocuklarından, üçüncü kişilerden bahsederek doldurabilirler. Terapist burada, esas sorunu anlatmaya engel olan dirençleri farketmeli danışanı “bunları anlatmakla zamanını ve paralarını boşa harcadıkları, konuşmaları gereken çok daha önemli konular olduğu konusunda nazikce uyarmalıdır.
6-Küçük sorunları önemsememek. Semptomun anlamını öğrenmek için “semptom olmazsa ne olur ‘’ sorusuna cevap aranmalıdır, bazen önemsiz gibi görünen bir sorun büyük bir buzdağının su üstünde kalarak görünen kısmı olabilir. Çünkü danışan, bir olayı değerlendirirken, tüm değer yargıları, dünya görüşü, hayat felsefesi ile değerlendirir ve bunlara göre tepki verir.
7-Görüşmenin felsefi bir hale kaymasına izin vermek ; Terapi direnç oluşturan bir gelişme olduğunda bazı danışanlar ve terapistler zaman doldurmak için terapi çerçevesinin dışına çıkarak entellektüel ve felsefi tartışmalara girebilirler. Zamanı boşa harcatan bu tip tartışmalardan sakınılmalıdır.
8-Güç mücadelesinin tırmanmasını engellememek: Bazı seanslarda güç mücadelesini ortaya çıkabilir, eğer böyle bir güç mücadelesi başlamışsa terapist hemen müdahale etmeli, bu gerilim daha fazla kontrolden çıkmadan önünü kesmelidir.
9-Geçmişe takılıp kalmak: Terapide “şimdi-burada” prensibiyle çalışılır. Geçmiş yaşantılar ve onların bugüne etkisi elbette önemlidir ve konuşulmalıdır, ancak terapinin ilerlemesini etkilecek şekilde sürekli geçmiş olaylara takılıp kalmak ortaya çıkaracağı olumsuz duygular nedeniyle çok istenen bir durum değildir.
10-Çiftin kuramlarına veya izahatlarına takılı kalmak.’’ Izahatlar ve kuramlar bir süre sonra kendini tekrar etmeye başlar. Yinelenen temayı yakalayan terapist açıklamalara takılıp kalmaz, “sizce sorunların ortaya çıkaran asıl sebep nedir’’ diye sorarak zaman zaman kaybını önlemeye çalışır.
11-Ultimatomlara, restleşmelere izin vermek, Güç mücadelesinde olduğu gibi, buradada terapist dikkatli olmalıdır.
12-Her türlü yakınmanın ardındaki olumlu olanı görememek: Eşlerin birbirleriyle ilgili karşılıklı yakınma ve şikayetlerin aslında istek ihtiyaç ve arzu olduğunu söylererek bunlara olumlu anlamlar yükleyen yeniden çerçeveleme yapılır. Şikayetlerin istek olarak yeniden nasıl söyleneceğini gösterir ve seanstan sonra uygulamalarını ister (örnek: eve akşamları çok geç geliyorsun yerine akşamları eve biraz daha erken gelmeni istiyorum gibi)
13-Sorunların algılanışının farklı olabileceğini göz ardı etmek: Birbirini seven çiftlerde bir çok şeyin ortak olduğuna dair varsayımlar vardır.evlendikten 1-2 yıl sonra farklılıklar görülmeye ve sorun oluşturmaya başlar. Terapist‘’Çiftlerin sorunları farklı görmesinin normal olduğunu, önemli olanın bu farklılıklarda nasıl uzlaştıkları ve anlaştıkları ’’ olduğunu, adil kavga tekniklerini açıklar.
14-Çiftin digital bir dil kullanmasına izin vermek: Çiftin, ya hep ya hiç diline tarzı bir dil kullanıyorsa buna dikkatleri çekilir, siyah ile beyaz arasında onlarca gri tonu olduğu, ya hep ya hiç bakış açısının çözümü ve uzlaşmayı engelleyeceği anlatılır.
.
15- Bir kişiye yoğunlaşıp diğerini görmeyerek sistemin dengesini bozmak: Bazen kadınlar ağlayarak yada erkekler öfke duygularıyla tüm seansı ele geçirebilirler. Terapist yalnızca sorunu dile getiren en çok yakınan duyguları yoğun olan eş ile ilgilenirse diğer eşi dısarda bırakarak sistemin dengesini bozabilir. Terapist bozulan dengeyi tekrar sağlamak için diğer eşede eşit zaman ayırıp dinlemeli onada önemli olduğunu hissettirmelidir.
16-Erken yorumlama yapmak: .Erken yorumlar yapmak yerine farklı bir bakış açısıyla ‘’yeniden çerçeveleme ‘’ yapılmadır.(örnek: sürekli kavga eden bir çifte, çok kavga ettiklerini söylemek yerine “eğer kavga ediyorlarsa bunu birbirlerine değer verdikleri ve ilişkideki sorunlara çözmek için için olduğunu” söylemek gibi)
17-Çok merkezi olarak çalışarak terapinin enerjisini bitirmek.Terapinin ilerleyen aşamalarında terapist geriye çekileceğini çifti dinleyeceğini söyler.’’ikiniz bugün neden bahsetmek istersiniz ?’’ Bu hem çiftin iletişimini güçlendirir hemde terapistin fazla yorulmadan gözlem yapmasına olanak sağlar.
18-Zamanı geldiğinde terapiyi sonlardıramamak, bağımlılık geliştirmek: Klasik psikoanaliz kökenli psikoterapiler aylar, yıllar sürerken, günümüzde danışanlar o kadar uzun süre terapi almak yerine daha kısa sürede sonuç veren terapi yöntemlerini uygulamalarına yöneliyorlar. Bir terapi süreci ne gereğinden uzun ne de kısa olmalı, gerektiği kadar sürmelidir.