Kötü Alışkanlıklar ve Sağlıklı Yaşam
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.” Gandhi
Dozunda olduğu takdirde bazı kötü alışkanlıklarımızın sağlıklı bir yaşamın parçası mıdır?
İnsanın doğasında evrimsel mirasından kaynaklanan, doğuştan getirdikleri içgüdüsel dürtüleri vardır. Bunlar Eros, yaşam içgüdüsü ve Thanatos ölüm içgüdüsüdür. Bu dürtülerin amacı hayatta kalmayı sağlamaktır. İşte dağınıklık, tembellik, dedikodu gibi kötü alışkanlık dediğimiz, özünde insana zarar veren davranışlar içerideki kendine yönelik saldırgan ve yıkıcı dürtüleri, dolaylı yoldan boşaltmaya, bir şekilde bu dengeyi sağlamaya hizmet eder. Bu davranışlar veya alışkanlıklar aynı zamanda yeterince iyi olamama, başarısızlık korkusu gibi bilinçaltı çatışmaların bastırılmasına, ertelenmesine yardımcı olabilir. Kötü alışkanlıklar, içinde bulunulan toplumun beklentilerine uymuyor ve dikkat çekiyorsa bunu yapan kişi için fark edilmek, önemli olmak gibi ikincil kazançlar sağlayabilir.
Hemen her insanın sağlıklı bir yaşam sürebilmek için, (abartmamak koşuluyla) zaman zaman mükemmel olmaktan ve her şeyi kontrol etmekten vazgeçip, biraz boşvererek ana odaklanmaya ve rahat olmaya ihtiyacı vardır.
Kaytarmak, dedikodu yapmak, geç kalmak, dağınıklık, tırnak yemek vs. gibi davranışlarımız görünenin ötesinde psikolojik olarak iyi yönlerimize işaret eder mi?
Burada tırnak yemeyi diğerlerinden ayırmak gerekir. Tırnak yeme bir Obsesif-kompulsif bozukluk hastalığıdır, tedavi edilmesi gerekir. Özünde bastırılan yoğun içsel kaygının bedensel bir ritüelle azaltılması vardır.
Kaytarmanın ve geç kalmanın sonrada bunlara mazaret bulmanın ya da tembellik yapmanın (en az enerjiyle en fazla işi yapma, bunun için alet geliştirme) insanın zakasını geliştirdiğiyle ilgili araştırmalar vardır. Yine aynı şekilde dedikodunun ilk insanlardan beri bir iletişim şekli olduğu, toplumsal işbirliği ve grup davranışını oluşturduğu biliminsanları tarafından ispat edilmiştir.
Masası dağınık birisinin karmaşık meselelerin üzerinden daha rahat geleceği iddiası Ya da resmi bir ortamda hoş karşılanmasa da sakız çiğnemenin kişiyi daha özgüvenli ve rahat hale getireceği ididaları ne kadar doğrudur?
Bu iki örnekte de kişisel alanların korunmasına ve özerkliğe dönük bir çaba vardır. Her daim derli toplu olan, sosyal kurallar uyan biri kendini sistemin bir parçası olarak görüp yaratıcılığının yok olduğunu hissedebilir. Bu şekilde kendini ifade eden, enerjisini boşaltan biri daha verimli ve üretken olabilir.
Sakız çiğnemenin özgüvenle ilgili bir durum olduğunu düşünmüyorum. Özgüven daha çok kendini yaptığı işte yeterli bulmak, karşılaştığı güçlükleri yenebileceğiyle ilgili içsel bir inanca sahip olmaktır.
Kötü olarak nitelenen davranışlar aslında kişilere bazen fayda sağlayabilir mi?
Neyin iyi neyin köyü olduğu insanlık tarihi boyunca sürekli değişmiştir, bugün iyi sağdığımıza yarın kötü, kötü saydığımıza iyi denilebilir. Bu anlamada aslında iyi ya da kötü davranış yoktur, işlevsel olan-olmayan, mevcut duruma uyan-uymayan davranışlar ve alışkanlıklar vardır. Kişi kötü saydığı davranışla ilgili farkındalığa sahipse, kar-zarar hesabını doğru yapabiliyor ve davranışının gidişatını yönetebiliyor, sonuçlarının sorumluğunu da alabiliyorsa bu onun iyiliğine olabilir.